18 Şubat 2014 Salı

YA SİZ NEREDE İDİNİZ!

Gazi Mustafa Kemal, Mersin’e yaptığı seyahatlerden birinde, şehirde gördüğü  büyük binaları işaret ederek sormuş: 

-Bu köşk kimin? 

-Kirkor’un... 

-Ya şu koca bina? 

-Yargo’nun... 

-Ya şu? 

-Salomon’un... 

Gazi biraz sinirlenerek sormuş: 

-Onlar bu binaları yaparken ya siz nerede idiniz? Toplananların arkalarında bir köylünün sesi duyulur: 

-Biz mi nerede idik? Biz Yemen’de, Tuna boylarında, Balkanlar’da, Arnavutluk dağlarında, Kafkaslarda, Çanakkale’de, Sakarya’da savaşıyorduk paşam... 

Gazi bu anısını naklederken: 

-Hayatımda yanıt veremediğim tek insan bu ak sakallı ihtiyar olmuştur, der dururdu.

KAYNAK: 
Hilmi Yücebaş; Atatürk’ün Nükteleri, Fıkraları, Hatıralar

14 Şubat 2014 Cuma

ANKARA’YI NEDEN BAŞKENT YAPTIM

Atatürk, sıcak bir günün akşamında yanında bazı kişiler ile Çankaya Köşkü’nün bahçesinde dolaşıyordu. Ben de o sıralar eski köşkün tavan dekorlarıyla meşguldüm. Tozlu ve sisli bir hava Ankara’nın üzerine çökmüştü. Yer yer toz hortumları semaya doğru yükseliyor ve manzaraya daha boğucu bir hava ekliyordu. Bize: 

-Ankara’yı hükûmet merkezi yapmakla iyi ettim mi? diye sordu. 

Tabii herkes olumlu yanıt verdi. Arkasından: 

-Neden? sorusu gelince, kimi stratejiden, kimi siyasetten bahsetti. 

Hatta birimiz kayalık güzeldir gibi bir estetik görüş de ortaya attı. 

ATATÜRK tartışmayı şu sözleriyle kesti: 

-Şimdi dalkavukluğu bırakın...Ankara’nın hükûmet merkezi olması için saydığınız nitelikleri beni ikna etmeye yetmez. Ben Ankara’yı hükûmet merkezi yapmakla büsbütün başka bir hedef güttüm.Türk’ün imkânsızı imkan hâline getiren gücünü dünyaya bir kere daha göstermek istedim. Bir gün gelecek şu çorak tarlalar, yeşil ağaçların çevirdiği villaların arasından uzanan yeşil sahalar asfaltlarla bezenecek. Hem bunu hepimiz göreceğiz. O kadar yakında olacak...

KAYNAK
Muzaffer Erendil; İlginç Olaylar ve Anekdotlarla Atatürk

9 Şubat 2014 Pazar

ATATÜRK'ÜN SOFRASI

Falih Rıfkı Atay anlatıyor :

Atatürk'ün gençliğinden beri bir adeti, akşamları arkadaşları ile bir masa etrafında buluşup konuşmaktı. Bu sofra alemleri içki ve sefahat için hazırlanmazdı. Atatürk eğlenmeyi sever, yaşamanın bütün zevklerini tadar, fakat sonrasında da sabahlara kadar vatan, devlet ve halk işlerini konuşurdu. Yapacaklarının çoğunu bu konuşmalarda tasarlar ve derinleştirirdi. Her söyleyeni ve söyleneni kanaatlerine uymasa da, sonuna kadar dinlerdi. Böylece memlekette dönüp dolaşan fikirlerden,dedikodulardan, şikayetlerden haberi olurdu. Sabahlara kadar yalnız dil veya sadece tarih tartışmaları ile geçen sofralar olmuştur. Ne kadar geç kalsa, herkesten önce vazifesinin başında idi. Selanikte akşam ve geceyi kendisiyle geçiren arkadaşları, kıtaya gittikleri zaman onu çalışırken bulmuşlardır. Sofra ve sohbet arkadaşlığını, resmi vazife ile hiç karıştırmazdı. Sofrasında hiç bulunmayan bakanları ve hiçbir makam yüzü görmeyen devamlı arkadaşları vardı. Atatürk daima ciddi idi. Dünya ile devlet işlerini birbirinden ayırdığı kadar, eğlencesi ve özel anları ile vazifesini birbirinden ayırmasını bilirdi....  

1 Şubat 2014 Cumartesi

MEKKE'YE ŞAPKA İLE GİDECEKSİN

Falih Rıfkı Atay anlatıyor :

Atatürk sağ iken, büyük İslam kongrelerinden birine çağırılmıştık. Kongre Mekke'de toplanacaktı. Atatürk'ün delege göndermeye razı olup olmayacağını merak ediyorduk.

Hiç tereddütsüz karar verdi. Türklüğünden kibir denecek kadar gurur duyan büyük adam, milleti ile aynı dinden olanları da gerilik ve kölelikten kurtulmuş görmek için elinden geleni yapmak istemiştir. Müslümanlık yeniden şereflendikçe nasıl bunda Türklerin manevi bir hissesi olacaksa, milyonlarca müslüman ya geri, ya köle kaldıkça bundan Türklere de bir utanç payı düşmemek ihtimali var mı idi?

Bilmiyordu ki Mekke'ye şapka ile gidilemez. Ama daha iyi biliyordu ki; başlık ve kıyafet değiştirmekle din değiştirildiğini zanneden bir cemiyet de ne gerilik ne kölelikten ayrılabilir. Milletvekillerinden Edip Servet Tör'ü çağırdı. 

"Mekke'ye gidip beni temsil edeceksin, dedi. Türksün, müslümansın. Türklük Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur. Müslüman milletleri medenileşmekten alıkoyan batıl hakikatleri yıkmak için Mekke'ye şapka ile gireceksin. Kara taassup seni parçalamaya bile kalksa, başını vereceksin, fakat eğilmeyeceksin. 

Edip Servet Tor, Mekke'ye şapka ile girdi. Müslüman delegelerin içinde en itibarlısı o idi. Kongrenin sonuna kadar, Mustafa Kemal mucizesine hayranlık duyan heyetler arasında Türkiye'yi efedice temsil etti.