26 Ağustos 2014 Salı

26 AĞUSTOS 1922 BÜYÜK TAARRUZ

Gazi Mustafa Kemal Büyük Taarruzu "Nutuk" da şöyle anlatır :

"20/21 Ağustos 1922 gecesi 1. ve 2. Ordu Komutanlarını da Cephe Karargahına çağırdım. Genelkurmay Başkanı ile Cephe Komutanını da yanımda bulundurarak, taarruzun nasıl yapılacağını harita üzerinde kısa bir savaş oyunu şeklinde açıkladıktan sonra, Cephe Komutanına o gün vermiş olduğum emri tekrarladım. Komutanlar harekete geçtiler. Taarruzumuz strateji ve aynı zamanda bir taktik baskın halinde yürütülecekti. Bunun gerçekleştirilebilmesi için de kuvvetlerin yığınak ve hazırlıklarının gizli kalmasına önem vermek gerekiyordu. Bu sebeple bütün yürüyüşler gece yapılacak, birlikler gündüzleri köylerde ve ağaçlıklar altında dinleneceklerdi. Taarruz bölgesinde, yolların düzeltilmesi vb. çalışmalarla düşmanın dikkatini çekmemek için diğer bazı bölgelerde de benzeri yanıltıcı hareketlerde bulunulacaktı. 

24 Ağustos 1922'de karargahımızı Akşehir'den, taarruz cephesi gerisindeki Şuhut kasabasına getirttik, 25 Ağustos 1922 sabahı da Şuhut'tan savaşı idare ettiğimiz Kocatepe'nin güneybatısındaki çadırlı ordugaha naklettik. 

26 Ağustos sabahı Kocatepe'de hazır bulunuyorduk. Sabah saat 05.30'da topçu ateşimizle taarruz başladı. 

Efendiler 26/27 Ağustos günlerinde, yani iki gün içinde, düşmanın Karahisar'ın güneyinde 50 ve doğusunda 20, 30 km uzunluğundaki müstahkem cephelerini düşürdük. Yenilen düşman ordusunun bütün kuvvetlerini, 30 Ağustos'a kadar Aslıhanlar yöresinde kuşattık. 30 Ağustos'ta yaptığımız savaş sonunda (buna Başkomutan Muharebesi adı verilmiştir)düşmanın ana kuvvetlerini yok ettik ve esir aldık. Düşma ordusunun Başkomutanlığını yapan General Trikopis de esirler arasına girdi.  Demek ki tasarladığımız kesin sonuç, beş günde alınmış oldu.

31 Ağustos 1922 günü ordularımız ana kuvvetleriyle İzmir'e doğru yol alırken, diğer birlikleriyle de düşmanın Eskişehir ve kuzeyinde bulunan kuvvetlerini yenmek üzere ilerliyorlardı.......

.......

Her safhasıyla düşünülmüş, hazırlanmış, idare edilmiş ve zaferle sonuçlandırılmış olan bu harekat Türk Ordusunun, Türk subay ve komuta kademesinin yüksek kudret ve kahramanlığını tarihe bir kez daha geçiren muaazzam bir eserdir. 

Bu eser, Türk Milletinin hürriyet ve istiklal düşüncesinin ölümsüz bir abidesidir. Bu eseri yaratan bir milletin evladı, bir ordunun başkomutanı olduğumdan, mutluluk ve bahtiyarlığım sonsuzdur."


KAYNAK : M. Kemal ATATÜRK, NUTUK 

18 Ağustos 2014 Pazartesi

MEHMETÇİKLE GÜREŞ

Tahsin Uzer anlatıyor:

Bir seyahatinde kolordu binasının kapısında aslan yapılı bir Mehmetçik gördü. Çağırdı ve iltifat etti. Sordu :

-Sen güreş bilir misin?

Yanındakilerden en kuvvetli görünenlerle Mehmetçiği güreştirdi. Genç asker daima galip geliyordu. Çok neşelendi, ayağa fırladı. Ceketini çıkarıp Mehmet'e el ense tuttu.

-Hadi bir de benimle güreş!

Saf ve temiz Anadolu çocuğu Atasının yüzüne hayranlıkla baktı :

-Atam, dedi. Senin sırtını yedi düvel yere getiremedi. Ben mi getireceğim?

Atatürk'ün gözleri doldu. ve ağlamamak için gülmeye çalıştı.


KAYNAK : Halkı ile İç İçe Atatürk, Dr. Zafer KOYLU

10 Ağustos 2014 Pazar

MUSTAFA KEMAL VE LATİFE HANIM NİKAH TÖRENİ

BEYAZ KÖŞKTE NİKAH

İzmir Kadısı Rahmetullah Efendi 29 Ocak 1923 akşamı Beyaz Köşke girerken başına geleceklerden habersizdi. Uşakizadelerin bir çay davetine çağırıldığını sanıyordu. Ama işin aslını kapıda Başyaver Salih'ten öğrendi. Davetin asıl nedeni Gazi Hazretlerinin nikahıydı ve nikahı da kendisi kıyacaktı. Kadı şaşırdı, çünkü o güne dek dini nikahlar hep perşembe günleri kıyılırdı, oysa o gün günlerden pazartesiydi. Nikahın kıyılacağı odayı görünce ikinci şoku yaşadı.Kadınlı erkekli bir grup, oturmuşlar, nikahın başlamasını bekliyorlardı.Kadı :

-Burada mı, kadın erkek bir arada mı? diye sordu.

-Emir böyle, dediler.

Bu Türkiye'nin ilk alafranga nikahı olacaktı.

Kadı, Latife Hanım'ın şahitleriyle bekleye dursun, asıl faaliyet nikahın yapılacağı büyük salonda sürüyordu.

Ortaya uzun bir masa kurulmuş, etrafına çepeçevre sandalyeler dizilmişti. Nikah bu odada kıyılacaktı.

Mustafa Kemal'in şahitleri olan Fevzi ve Kazım Paşalar tören üniformaları içindeydiler. Mustafa Kemal ise lacivert, kruvaze bir elbise giymiş, üzerine kırmızı bir kravat takmıştı.

Latife Hanım'a gelince , o üst katta heyecan içinde son hazırlıklarını yapıyordu. Kız kardeşleri, halaları ve teyzeleri yanındaydı. Gelinliği sade, füme bir elbiseden ibaretti. Saçlarını mor bir eşarpla örtmüştü. Eline mor eldivenler takmıştı. Az sonra bu genç kız, 42 yaşındaki, Türkiye'nin en kudretli adamıyla evlenecekti.

Albay asım o gün yaşadıklarını şöyle anlatıyor :
" Nikahın kıyılacağı kapının önünde Mustafa Kemal Paşa, Fevzi Paşayla beni durdurdu.' Ben bu töreni başka türlü yapmak istiyordum' dedi, ' Latife'yi bir ata bindirecektim. Ben de bir ata binecektim. Sonra 'haydi' deyince atlarımızı mahmuzlayıp kaçıracaktım onu... Ama galiba savaş bizi ihtiyarlattı. Beceremem diye korktum.' "

Bu evlilik o hafta bütün Avrupa basınına haber oldu. Film ekipleri yeni evli çiftin görüntülerini çekip yayınladılar. Filmlerde " Bayan Kemal'in" Paris'te ve Londra'da eğitim gördüğü, kadın haklarının kararlı bir savunucusu olduğu ve peçe takmadığı özellikle vurgulanıyordu.

Gazetelerse Kemal Paşa ve eşinin çağdaş bir ülke kurma konusundaki kararlılıklarını anlatıyorlardı.


KAYNAK :
Can DÜNDAR, Gölgedekiler,