Milli mücadeleden sonra yapılacak
olan barış konferansına Ankara Hükümeti ile İstanbul Hükümetinin birlikte
çağırılması bardağı taşıran son damla olmuştu. Artık saltanatın kaldırılma
vakti gelmişti. Zaten fiilen ortada ne bir padişah, ne de onun hükümeti vardı.
Türk Halkı hakimiyetini Mustafa Kemal önderliğinde kendi eline geçirmişti.
Ve 1 Kasım 1922 tarihinde saltanat kaldırıldı. Cumhuriyet 29 Ekim 1923 günü ilan edildi.
Saltanatın kaldırılması ve son
padişah/halife Vahdettin’in yurtdışına çıkması ile beraber halifelik makamına
Abdülmecit Efendi getirildi.
Bu gelişmelerin sonucunda cumhuriyet karşıtı ve muhalif milletvekilleri eski
sistemin devamını adeta adım adım savunmuşlar ve hiç olmazsa hilafeti koruma
gayretine girmişlerdir. Bu gayelerine ulaşmak için de Halife Abdülmecit Efendi etrafında toplanmışlardır.
Saltanatın kaldırılması ile
hukuki zeminini kaybettiği, etkinliğinin sözde kaldığı yerli ve yabancı araştırmacılar
tarafından kabul edilen, bu sebeple Meclis içinde ve dışında tartışmalara konu
olan Hilafetin geleceği Cumhuriyetin ilanından sonra artık tamamen halife ve
taraftarlarının davranışlarına bağımlı kalmıştır.
Mustafa Kemal’de tarihi ve
vicdani bir hatıra olarak nitelediği hilafet kurumunun ancak halifenin gerçek
konumunun farkında olması halinde korunabileceğini belirtmişti.
Fakat halife Abdülmecit Efendi
halifelik makamına geçer geçmez, saltanat dönemini andıracak, Cumhuriyet idaresine
ters gelen tavırlar takınmış, TBMM adına İstanbul’da bulunan Refet Paşa ile Rauf
Orbay ve Kazım Karabekir gibi dönemin kahraman ve güçlü kumandanları ile yakın
münasebetlerde bulunmuş olması endişeleri de beraberinde getiriyordu.
Halife, etrafına toplananlar ile
güç kazanıyor ve yapılacak olan inkılaplara karşı çıkabilecek bir güç odağı haline
geliyordu. Gelişmeler Mustafa Kemal Paşa tarafından da ciddiyetle takip
ediliyordu. Mustafa Kemal'in yeni Türkiye'sinde bu ve benzeri makamlara yer
yoktu.
24 Kasım 1923 tarihinde ise
Londradan İngiliz Kraliyet Danışmanı ve Devlet Yargıcı Emir Ali ile yine
İngiliz Gizli Servisinde ajanlık yapan Ağa Han imzalı bir mektup Başbakan İsmet
İnönüye bir mektup gönderilmiş ancak mektup İnönü’ye ulaşmadan İstanbul
Basınında paylaşılmıştır. Mektupta halifeliğin nüfuzunun azaltılıp siyasi
yapının dışında tutulmasının İslamın dağılmasına, manevi dünya gücünün fiilen
kaybedilmesine yol açacağı uyarısı yapılmaktaydı. TBMM bu oyunun arkasında bir
İngiliz parmağı olduğunu hissetmişti. Bu mektup yeni devletin temel ilkesi olan
tam bağımsızlığı hiçe sayıyor ve yeni devlet içinde bir iktidar mücadelesinin
tarafı haline gelen hilafet makamını takviye ederek mevcut karmaşanın devamını
istemekten başka bir şey amaçlamıyordu.
1924 yılı bütçe görüşmelerinde
Abdülmecit Efendinin bütçesini arttırmak istemesi, hala resmi devlet
teşkilatının önemli bir parçası olduğuna inandığı yönündeki tavır ve davranışları artık bu için
çözülmesi gerektiği inancını ortaya çıkarıyordu.
Nihayet konu 3 Mart 1924 tarihli
Meclis oturumunda tartışmaya açıldı ve aynı gün hilafetin kaldırılmasına
oybirliği ile karar verilmiş ve kanun gereğince Abdülmecid Efendi ailesiyle
birlikte 4 Mart 1924 günü İsviçre'ye gönderilmiştir.
3 Mart 1924 tarihli oturumda
ayrıca Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırılmış, Vakıflar, Genel Müdürlük teşkilatı
ile Başbakanlığa bağlanmış, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Vekaleti kaldırılarak ,
savaş ve barışta emir ve komutasını Cumhurbaşkanına vekaleten yürütecek
Genelkurmay Başkanlığı kurulmuş ve bir diğer önemli kanun olan Tevhid-i
Tedrisat Kanunu kabul edilmiştir.
KAYNAK
TÜRKİYE CUMHURİYETİ TARİHİ, ATATÜRK
ARAŞTIRMA MERKEZİ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder