Bir kimsenin dini duyguları ve dini kültürü ile içinde doğup, büyüdüğü terbiyesini aldığı aile muhiti ve okul arasında çok sıkı bir alaka vardır. Bu noktadan hareketle Atatürk’ün hayatına baktığımızda son derece önemli bir manzara ile karşılaşırız.
Bir kere o,devrinin din kültürüne oldukça üst seviyede sahip Müslüman bir ana-babadan dünyaya gelmiş birisidir ve ilk dini bilgilerini de onlardan, özellikle annesinden almış ve onun tarafından yetiştirilmiştir. Annesi Zübeyde Hanım onu geleneklere uygun olarak ilahilerle mahalle mektebine başlatmıştır. İlköğrenim gördüğü Şemsi Efendi Okulu ve daha sonra devam ettiği Selanik Mülkiye İdadisi, devrinin şartları içinde ciddi dini bilgiler veren öğretim kuruluşlarıydı. Hatta daha sonra girdiği Selanik Askeri Rüştiyesi de, Manastır Askeri İdadisi de programlarında aynı ciddiyet ve seviyede din kültürü veren müesseselerdi. Esasen Atatürk’ün din kültürünün seviyesini görmek ve göstermek için onun bu saha ile ilgili olarak tetkik ettiği Caetoni’nin “İslam Tarihi”,Corci Zeydan’ın “Medeniyet-I İslam Tarihi”gibi bugün ancak bu sahanın uzmanlarınca takip olunabilen eserleri söylemek bile kâfidir. Daha sonra liseler için yazdırdığı tarih kitaplarının “İslam Tarihi”bölümlerini bizzat kendisi kaleme almıştır. Ayrıca Atatürk’ün Kuran-ı Kerim’i tercüme ve tefsir edebilecek ölçüde Arapça bilgisine sahip olduğu da bilinmektedir.
Bir kere o,devrinin din kültürüne oldukça üst seviyede sahip Müslüman bir ana-babadan dünyaya gelmiş birisidir ve ilk dini bilgilerini de onlardan, özellikle annesinden almış ve onun tarafından yetiştirilmiştir. Annesi Zübeyde Hanım onu geleneklere uygun olarak ilahilerle mahalle mektebine başlatmıştır. İlköğrenim gördüğü Şemsi Efendi Okulu ve daha sonra devam ettiği Selanik Mülkiye İdadisi, devrinin şartları içinde ciddi dini bilgiler veren öğretim kuruluşlarıydı. Hatta daha sonra girdiği Selanik Askeri Rüştiyesi de, Manastır Askeri İdadisi de programlarında aynı ciddiyet ve seviyede din kültürü veren müesseselerdi. Esasen Atatürk’ün din kültürünün seviyesini görmek ve göstermek için onun bu saha ile ilgili olarak tetkik ettiği Caetoni’nin “İslam Tarihi”,Corci Zeydan’ın “Medeniyet-I İslam Tarihi”gibi bugün ancak bu sahanın uzmanlarınca takip olunabilen eserleri söylemek bile kâfidir. Daha sonra liseler için yazdırdığı tarih kitaplarının “İslam Tarihi”bölümlerini bizzat kendisi kaleme almıştır. Ayrıca Atatürk’ün Kuran-ı Kerim’i tercüme ve tefsir edebilecek ölçüde Arapça bilgisine sahip olduğu da bilinmektedir.
M.Kemal milli kurtuluş hareketini başlatmak üzere Samsun’a çıkacağı günün gecesi anne ve kız kardeşlerinin hayır dualarını alarak yola çıkmıştır.
Onun Kocatepe’de halini anlatan yaveri Muzaffer Kılıç”28 Ağustos’ta Kocatepe’de bizim topçu ateşimiz başladığı zaman M.Kemal’Ya Rabbi! Sen Türk Ordusunu muzaffer et… Türklüğün, Müslümanlığın düşman ayakları altında, esaret zincirinde kalmasına müsaade etme.’dedi. O anda gözlerinden birkaç damla yaşın süzüldüğünü gördüm.”der.
Hafızı Yaşar Okur ise Atatük’ün dine bakışını şöyle anlatıyor:”15 yıl yanlarında bulunmanın bana verdiği hak ve salahiyetle diyebilirim ki Atatürk, dine karşı hiçbir zaman kayıtsız kalmamış,yalnız dini istismar edenleri cephe almıştır… Ramazanları Atam için çok büyük bir önemi vardı. Ramazan gelir gelmez incesaz heyeti Çankaya Köşküne giremezdi. Kandil geceleri de saz çaldırmazlardı. Sadece beni huzurlarına çağırır, Kuran-ı Kerim’den bazı sureler okuturlardı. Ben okurken gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu ile dinlerlerdi. Ruhen çok mütelezziz olduğu her halinden anlaşılırdı.”
Çanakkale şehitlerimiz için Atatürk her yıl muntazam olarak okutturulan mevlit geleneği, onun dini gelenekler konusundaki hassasiyetini bir kez daha ortaya çıkarmaktadır.
M.Kemal Atatürk 07,11.1923 tarihinde öğle namazını büyük bir cemaatle Balıkesir Camii’nde kılmış, namazda ve şehitlerin ruhuna bağışlanmak üzere okunan mevlitten sonra minbere çıkarak şu hutbeyi okumuşlardır:
“Millet! Tanrı birdir, şanı büyüktür. Tanrı’nın selameti, karşılıksız sevgisi ve hayrı üzerinize olsun. Peygamberimiz efendimiz hazretleri, Tanrı tarafından insanlara gerçekleri bildirmekle görevlendirilmişçe elçi olmuştur… İnsanlara doğruluğun özünü vermiş olan dinimiz; akla, mantığa, gerçeklere bütünüyle uyar ve uygun düşer. Eğer akla, mantığa ve gerçeklere uygun düşmemiş olsaydı, bununla diğer tabiat kanunları arasında çelişki olması gerekirdi. Çünkü bütün mevcut kanunları yapan Tanrı’dır…”
Aynı zamanda Atatürk”Her kişi dinini, din işlerini, imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur.”diyerek din eğitiminin okullarda belirli bir program çerçevesinde yapılmasını işaret etmiş, bilgisiz kişileri vereceği yanlış telkinlerin zararlarını belirterek demiştir ki:”Bizi yanlış yola sevk eden kötü yaradılışlar, bilirsiniz ki, çoğu zaman din perdesine bürünmüşler, saf ve temiz halkımızı hep dini kural sözleriyle aldatmışlardır. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz… Görürsünüz ki milleti mahveden, esir eden, harap eden kötülükler, hep din perdesi arkasındaki dinsizlik ve kötülükten gelmiştir. Onlar her türlü hareketi dinle karıştırırlar.”
Kaynak:”Atatürk ve Din”Prof.Dr.E.Ruhi FIĞLALI,Atatürkçü Düşünce El Kitabı
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, bugün dindar geçinip, dini siyasete alet edenlerden çok daha dinine bağlı ve dinine saygılıydı. Halkın dini duygularını hiçbir zaman sömürmedi, sömürülmesine müsaade etmedi. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim'i Türkçeye çevirtip, anlaşılmasını sağladı.Nur içinde yat büyük Gazi.
YanıtlaSil