31 Mayıs 2013 Cuma

TÜRKÇEMİZİ KORUYALIM


“Milliyetin çok belirgin vasıflarından biri dildir. Türk Milletindenim diyen insan, her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.”

Dilin milliyetle olan ilişkisini yüce önder Atatürk o kadar güzel belirtmiş ki; söylenecek daha fazla söz yok.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti üniter bir devlettir. Üniter bir devlet tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet ve tek dil esasına dayanır.

Osmanlı döneminin dil hastalığı İstanbul Türkçesi olarak konuşma dili, Osmanlı lisanı olarak yazma dilinin yarattığı dildeki çeşitlilikti. Ayrıca Arap alfabesinin Türk diline uymaması da başlı başına bir sorundu.

İstanbul halkının ve özellikle İstanbul hanımlarının konuştukları dili yazarak ortaya çıkarılacak yeni bir dilin, ortak bir dilin gereksinimini Türkçü yazar Ziya Gökalp fark etmiş ve bu konuda çalışmalar yapmıştır.

Cumhuriyetin ilanı, 1929’da yeni harflerin kabulü, Türk Dil Kurumunun 1932’de kurulması ile dildeki bu sorunlar çözülmüş ve Yeni Türkçe veya Güzel Türkçe adı verilen ortak bir dil oluşturularak Türk Dili hastalığından kurtulmuştur.

Günümüzde ise Türk Dili başka bir hastalığa yakalandı: Türkçe karşılığı olduğu halde, yabancı kelimeleri ısrarla dilimize sokma çabaları. Her kesimden, her meslek grubundan birtakım insanlar bu kelimeleri kullanarak, dili güzelleştirdiklerini sanıyorlar veya entelektüel bir görünüm çizmeye çalışıyorlar.

Bakınız ulu önder Atatürk Türk dili hakkında ne diyor:

“Türk milletinin dili Türkçedir. Türk Dili dünyada en güzel, en zengin ve en kolay olabilecek bir dildir. Onun için her Türk, dilini çok sever ve onu yükseltmek için çalışır. Bir de Türk Dili Türk Milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk Milleti geçirdiği felaketler içinde ahlakını, ananelerini, hatıralarını,menfaatlerini, kısacası bugün kendi milliyetini yapan her şeyin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk Dili, Türk Milletinin kalbidir, zihnidir.”

O halde bütün buısrarlar neden? ”Özel” kelimesi dururken ”spesifik” demenin ne anlamı var? ”Yasal” yerine “legal” , ”uzman” yerine “eksper” demenin gereği ne? Bunlar ve bunlara benzer birçok sözcük… ( dejenerasyon/yozlaşma, global/küresel, leasing/kiralama, hardware/donanım, handikap/engel, ice-tea/buzlu çay, formal/resmi…)

Bir taraftan yabancı kelimelere karşılık bulmaya çalışan TDK, diğer taraftan dilimize yabancı sözcükler, kalıplar sokmaya çalışan insanlar.

Bir yanlış anlaşılma olmasın. Edebiyat kelimesi de Arapça kökenli bir kelimedir. Ancak Türk halkının bildiği ve tanıdığı her kelime millidir, Türkçeleşmiştir. Dilin canlı bir varlık olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Halkımız“computer”yerine “bilgisayar”kelimesini benimsediği halde,”faks”yerine“belgegeçer”kelimesini bir türlü kabul etmemiştir.Faks kelimesini de bu nedenle Türkçe bir kelime olarak kabul edebiliriz.Çünkü karşılığı yoktur, olsa bile halk tarafından kabul edilmemiştir.

Üzerinde durduğumuz, daha önce de belirttiğimiz gibi, halkın bildiği, tanıdığı kelimeler yerine, sadece bir kesimin bildiği, Türkçe karşılıkları bulunan yabancı kelimelerin kullanımıdır.

Bu hastalık belki de, bir çeşit özenti olarak değerlendirilebilir. Bir an evvel bu hastalıktan kurtulmak, zengin Türkçemizi, güzel Türkçemizi korumak zorundayız. Millet olabilmenin en önemli koşullarından biri şüphesiz dildir. Bun hiçbir zaman hatırımızdan çıkarmamalıyız.

Eğitimcilerimiz, eğitim kurumlarımız, üst yöneticilerimiz, özellikle basın yayın kuruluşlarımız bu konuda daha dikkatli olmak zorundadır.


Tüm insanlarımızı duyarlı bir toplum oluşturmaya davet ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder