31 Mayıs 2013 Cuma

TÜRKİYE, ABD, AB İLİŞKİLERİ VE GERÇEKLER

Türkiye-AB ilişkileri 1959 yılında Türkiye'nin -o günkü adıyla- Avrupa Ekonomik Topluluğu'na başvurusu ile başlamış, bugüne kadar 50 yıldan uzun bir süredir ucu açık ve belirsiz bir şekilde devam etmektedir.
Ne yazık ki günümüz Türkiyesi 1930'lu, 1940'lı yılların Türkiye'sinden çok daha farklı ve olumsuz bir durumdadır. Osmanlıyı dağılmaya götüren iç ve dış koşulların bir çoğu bugün de ortaya çıkmıştır.
Dönemin müttefik Almanyası, şimdiki Stratejik Ortak ABD'ye,
Dönemin Tanzimatçıları şimdiki AB'cilere,
Dönemin Duyün-u Umumiyesi şimdiki IMF'ye karşılık gelmektedir, ve aynı nihaii hedef için çalışmaktadırlar.
Nihai hedef hiç şüphesiz Cumhuriyet ile kurulan Ulus Devletin güçsüzleştirilmesi ve ulusal değerlerin ortadan kaldırılmasıdır.
2000'li yılların başında ülkemiz ekonomisi çok ciddi iki bunalım yaşamış, dönemin hükümet üyeleri ve bürokratları bu bunalımları ciddiye almamış ve AB ve IMF tarafından verilen "Ev Ödevi" niteliğindeki programlara devam etme kararsızlığı göstermişlerdir.
Bu programlar sonu gelmez bir şekilde devam etmiş, her program yeni bir programa bağlanmış, uygulamalar yayıldıkça Türkiye kapsamı geniş bir yöntem bozulmasıyla karşılaşmış ve toplumsal dinamikleri temelinden sarsılmıştır.
İçte ve dışta dile getirilen söylemler, umut yaratmaya yönelik çağrılar, Türk halkının acil çözüm bekleyen sorunlarının çözümünden ve ulusal hakların korunmasından çok uzaktı.
Yeni ve olumlu bir gelişme gibi gösterilen AB ve IMF politikaları, Türkiye için ne yeni ne de olumludur.
Türkiye 2. Dünya Savaşından beri ve giderek artan bir yoğunlukta bu tür programlara yöneltilmiştir.
AB ve ABD ayrı ayrı ya da birlikte, ama hep aynı konularda siyasi isteklerde bulunmuşlar ve bulunmaya da devam etmektedirler.
1945 den beri süren bu istek dizisi maalesef büyük ölçüde hayata geçirilmiş, eğitimden kültüre, yönetim yapısından hukuğa, politik işleyişten dış siyasete dek gerçekleştirilen bu dönüşümler bir bütün olarak değerlendirildiğinde,yapılması istenen değişikliklerin ortak paydasının Cumhuriyet ile kurulan Ulus Devlet yapısının değiştirilmesi olduğu görülecektir.
IMF, Dünya Bankası, Nato üyeliği ile başlayan, ikili anlaşmalarla süren ve AB ilişkileri ile bugüne gelen dış ilişkilerin tek yanlı işleyişiyle Türkiye ulusal bağımsızlık üzerinde yükselen ve temellerini Atatürk'ün attığı yönetim yapısından uzaklaştırılmış, gelişme ve güçlenmeye yönelik toplumsal düzen büyük ölçüde tahrip edilmiştir.
Maalesef hepimizin anlaması gereken bir gerçek olarak şunu söyleyebiliriz;
ULUSLAR ARASI İLİŞKİLERİN KURALLARINI, ÜLKELER ARASINDAKİ EŞİTLİĞİN SINIRLARINI, GÜCÜN EGEMEN OLDUĞU DENGELER BELİRLER. BU TARİHİN HER DÖNEMİNDE BÖYLE OLMUŞTUR. GÜÇLÜYLE GÜÇSÜZÜN, GELİŞMİŞLE GERİ KALMIŞIN, BÜYÜKLE KÜÇÜĞÜN, STRATEJİK ORTAKLIĞI DOĞAL VE KAÇINILMAZ OLARAK TEK YANLI İŞLER VE BU İŞLEYİŞTE BELİRLEYİCİ OLAN GÜÇLÜNÜN, GELİŞMİŞİN YA DA BÜYÜĞÜN ÇIKARLARIDIR.

KAYNAK :AVRUPA BİRLİĞİNİN NERESİNDEYİZ
METİN AYDOĞAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder