25 Temmuz 2013 Perşembe

AMA BUNLAR YAZILMAZSA BEN ANLAŞILMAM Kİ !

Falih Rıfkı anlatıyor :
Sözlü, oyunlu ve kadınlı toplantılardan biri idi. Sofranın iki türlü dağılışı vardı. Ya Atatürk'e iyice yorgunluk ve uyku basar, arkadaşlarına izin verir ve yatak odasına çıkar yahut yabancı ve yarı bildikleri ile vedalaşıp birkaç yakın arkadaşını alıkoyardı. Yemek odasında veya eğer bahar ve yaz günleri ise, köşkün bahçesinde kalanlarla biraz daha vakit geçirdikten sonra, hafifler ve ayılırdı. 

O gece bazı aşırı sahneler geçti. Gülüşe oynaşa sabahladık. Atatürk benimle birkaç kişiyi sona bıraktı. Gece üstüne bir hayli dedikodu yaptık. Çıkıp gideceğimiz sırada kendisine dedim ki :

-Şimdiye kadar sizin için sadece yabancılar yazdı. Biz yanınızdayız. Sizi ve eserlerinizi daha iyi tanıyoruz. İzin verir misiniz, Yakup Kadri ile beraber sizin için bir kitap hazırlasak?

Ferah ve uyanık bir bakışla beni süzdü :

-Dün geceyi de yazacak mısınız?

-Canım efendim, bu kadar hususiyetlerinize girmeye ne lüzum var?

-Ama bunlar yazılmazsa ben anlaşılmam ki... Siz de başkalarının yazdıklarını tekrarlamış olursunuz.

2 yorum:

  1. Şimdikilerle kıyaslayınca ne kadar farklı bir lider olduğu bir kez daha ortaya çıkıyor.

    YanıtlaSil
  2. Gizlisinin, saklısının olmaması, her şeyini milletiyle paylaşabilmesi, kendine ve milletine olan güveninden kaynaklanıyordu. Bakın bakalım şimdiki liderlere hangisi ne kadar güveniyor, kendine, milletine !!!

    YanıtlaSil